top of page
Yazarın fotoğrafıGizem Şahan

SAPERE AUDE! CESARET ET!


shift happens (2).png
Sapere Aude Latince “Kendi aklını kullanma cesaretini göster!” demek. Yani, kendi aklınla düşünmeye cesaret et! (I dare you to know! I dare you to be wise!) Aydınlanma çağının bir sloganı olmuş bu kelimeler zamanında, peki ya şimdi?
Hayatımız her zaman kuşlar çiçekler böcekler diye geçmiyor değil mi? Bazen bizi üzen, sinirlendiren, acı veren olaylar da yaşıyoruz, deneyimliyoruz her gün. Mutluluk tek başına motivasyon kaynağı olmuyor, olamıyor. Kimimiz öfkeden, kimimiz acıdan, kimimiz ise haksızlık hissinden güç alıyoruz adım atmak için, değişmek için. Ben mutluluğu başımıza hep iyi şeyler gelmesi olarak yorumlamıyorum, aynı zamanda başımıza kötü şeylerin de gelmemesi mutluluk aynı zamanda. Optimist miyim, pesimist miyim takılmadan hiç, öylece, basitçe, iyi hisettiriyor.
Bu hayatla, bu çılgın kalabalığın içinde, her sabah erkenden kalkıp gitti akşam geç çıktığımız işlerimizle nasıl başa çıkacağımızı biliyor muyuz? Neden başa çıkmalıyım? Neden güçlü olmalıyım? Neden anlam bulmalıyım? Neden karar vermeliyim? Diye soracak olursanız, çok basit bir cevap veremeyebilirim ama şunu diyebilirim: Çünkü hayat devam ediyor, siz ne kadar engellemeye çalışsanız da...Shi(F)t Happens! Hayat tahmin ettiğinizden daha da güzel olabilir, ilerleyelim!
Bu hayatta her sabah uyandığınızda iyi şeylere ya da kötü şeylere odaklanabilirsiniz. Ee peki neden biraz da iyi olaylara odaklanmıyoruz? Gazeteler, sosyal medya, arkadaşlarınız, aileniz, işyerindekiler hep olumsuz şeylere mi odaklanıyorlar? Hep olumsuzluk mu var bu dünyada? Güzel şeyler olmuyor mu? Hiç mi yok? (Markete gittiğimizde bile bir şey alacağımızda karşımızdaki “yok, kalmadı” cevabı verdiğinde, “hiç mi yok?!” diye soruyoruz, itiraf edin:)
Neden mi ilerlemeliyiz? Neden mi cesaret etmeliyiz? Benim kendimce bulduğum 7 cevabı sizlerle paylaşmak isterim:

1. İnsanız da ondan!

"Every great dream begins with a dreamer. Always remember, you have within you the strength, the patience, and the passion to reach for the stars to change the world. – Harriet Tubman

İnsan beyni bizim bildiğimiz kadarıyla evrendeki en komplike şey, tabii evrenin kendisinden başka:) Kendi kompleksliği içinde bir o kadar da inanılmaz ki!
O yüzden bu konuyu br başka yazımda uzun uzun anlatmayı umuyorum ama size ufacık anektodlar vermeye çalışacağım. İnsan olarak varlığımızı sorguluyoruz, neden merak ediyoruz, bilmek istiyoruz, karar vermek istiyoruz, hissetmek istiyoruz...
Beynimizde 1000000000000 nöron var, yani sinir hücreleri. Beynimiz o kadar harika ki, hergün kaskla dolaşıp onu korumadığımıza şaşırıyorum:) Bu güzel beynimiz hakkındaki çalışmalarda 19. yy a ait çok sevdiğim, biraz da Freudyen bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizinle. Franz Joseph Gall (1758-1828) çok çalışkan bir öğrenciymiş, derslerini dinler, notlarını gayet düzenli bir şekilde alır ve sınavlara var gücüyle çalışırmış. Fakat sınav sonuçları açıklandığında bazı öğrencilerin ondan daha iyi puan aldığını gördüğünde isyan etmiş! Bu öğrencilerin ortak özelliği ne diye düşünürken, hepsinin ortak bir özelliği olduğunu farketmiş: Daha tümsekli, büyük ve açık alın! Evet biraz komik ve naif bir yöntem:) O zamanlar konuşma ve dil fonksiyonlarını gözün altında konuşlandığını sanıyorlarmış. Günümüzde bunların yanlışlığı tabii ki ispatlandı. Ama işte insanların bu merakı bizim ilerleme ve keşfetme sebebimiz. Merak ve araştırma! Çok basit de olsa merak ediyoruz, insanız çünkü.
Peki siz en son neyi gerçekten merak ettiniz? En son kendinizi ne zaman insan hissettiniz? Tüm gücü ve kırılganlığıyla insan olduğunuzu farkettiniz?

2. Kendi yolunda gitmek gerçekten de harika bir duyguymuş.

"If you haven't found it yet, keep looking. Don't settle. As with all matters of the heart, you'll know when you find it. And, like any great relationship, it just gets better and better as the years roll on. – Steve Jobs

Ben istifa edeli yaklaşık 2 ay oldu ve inanın bu 2 ayın bir dakikasında bile sıkılmadım. Çünkü sanırım yeni şeyler yaratmak ve keşfetmek için sürekli çalışıyor beyniniz ve bilinçaltınız. Bu yolda yürürken amaçları, hikayeleri ve tutkuları size benzeyen çok güzel yoldaşlarla da tanışıyorsunuz, ilham alıyor ve ilham veriyorsunuz. Hatta çok sevdiğim bir organizasyonda (IPMDAY) konuşmacı olarak yer alacağım. İnanın insan sevdiği işini yaptığında bunlar oluyor, şu an o kurumsal hayatta yer alsaydım bunu yapabilir miydim bilemiyorum. Enteresan ama 2 aydır oluşan yeni bir gamzem bile var, sanırım çok gülümsemekten:)
O yüzden ne zaman canınız sıkılırsa gökyüzüne bakın. Sonra kollarınızı havaya kaldırın 30 saniye boyunca, beyniniz size gerçekten mutlu sanarak serotonin hormonunu salgılayacak. Garip ama denemekten zarar gelmez değil mi? Aslında ne kadar basit ve kendi basitliğinde ne kadar güzel!
Size tam da bu noktada bir şey sormak istiyorum izninizle: Bugün işten kovulsanız ne yaparsınız? Gerçekten, ne yaparsınız?

3. Henüz aşık olmaktan vazgeçmedim.

"If you do what you love, you will find the love you are seeking for. – My mom:)

Konu ne zaman aşka gelecekti diye bekleyenleri daha fazla bekletmek istemedim ve söylüyorum. Sevmek ve sevilmek çok güzel hisler ve inanın ki buna ihtiyacımız var. Aşk sadece karşı cinse duyduğunuz bir kimyasal çekim değil, tutkuyla alakalı biraz da. O yüzden tutkunuzu bulun, nerede ise, aramaktan vazgeçmeyin. İnsan olarak mükemmel değiliz, hatalarımız var bizi biz yapan, korkularımız var bizi koruyan o yüzden mükemmel olmaktan ve mükemmel insanı aramaktan vazgeçin demiyorum, sadece bulmaktan vazgeçin. Çünkü inanın güzel insanlar öylece karşınıza çıkmazlar, onlar oluşurlar! Sizinle birlikte!

4. Merak ediyorum.

"We keep moving forward, opening new doors, and doing new things, because we're curious and curiosity keeps leading us down new paths. – Walt Disney

Hepimiz bir zamanlar 4 yaşındaydık değil mi? Eğer bunu okuyorsanız aksini iddia etmeyeceksiniz diye düşünüyorum:) Çocukken genetik mühendisi olmak istiyordum ben ve fil büyüklüğünde elma yaparak dünyadaki açlığı durdurmak, mutantlar yapmak da vardı hayallerim arasında... Merak ediyordum çünkü! Sonra korkmayı öğrendim ben, öğrettiler. Bir çocuğun sessiz korkuları yetişkinlerin gürültülü dünyasında kolaylıkla duyulmaz olur. Susturmaya çalıştığımız korkuların farkına varmamız gerek. En büyük korkunuz ne? Emin olun bir kez farkına vardığınızda o kadar da korkutucu olmayacaklar. Çünkü korkuların içimizde olduğunu anladığımızda, yatağımızın altındakileri aramaktan da vazgeçiyoruz.

İçimizdeki çocuğu neden mi keşfetmeliyiz? Çünkü içimizdeki çocuk kanun tanımaz, şüpheci ve meraklıdır. Ayrıca yetişkin mantığının budalalığı karşısında tam bir dayanıklılığa sahip:)

5. Neye dönüşeceğimi bilmiyorum.

"Advertising has us chasing cars and clothes, working jobs we hate so we can buy sh*t we don't need. We're the middle children of history, man. No purpose or place. We have no Great War. No Great Depression. Our great war is a spiritual war. Our great depression is our lives. We've all been raised on television to believe that one day we'd all be millionaires, and movie gods, and rock stars, but we won't. And we're slowly learning that fact. And we're very, very pissed off. – Tyler Durden (Chuck Palahniuk)

Dünya hızla değişiyor bunun farkındayız, peki ya siz? Evet hayatın anlamını araştırmadan yaşadığımı düşünemem, fakat yaptığım şey sadece araştırmaksa da buna yaşamak demem. Gidip 250 tane kişisel gelişim kitabı okumaktan bahsetmiyorum, ama Amazonda en çok o kitaplar satılıyor değil mi. Neden?

Maalesef yaşadığımız bu gündemde çoğumuz stres altına yaşıyoruz. Ve stresliysek, başkalarına nasıl yardım ederim diye değil, bugünü nasıl atlatırım diye soruyoruz kendimize. Bağımlılıklarımız oluşuyor gün geçtikçe. Bağımlılığın ardında özlem gizlidir çünkü, yaşamaya ve sevmeye duyduğumuz özlem.

İnsan, hayatı boyunca düştüğü çukurlardan ayağa kalkıp kanat açabilir, böylece idealleri uğruna mücadele verip, ideallerini yaşayabilir. Paradoksal bir deyişle, bizim krizlere ve süprizlere ihtiyacımız var! Krizler olmadan ben duygusal açıdan hareketsiz ve sığ kalırım. Kriz içinde kendimizi ve sınırlılığımızı değil, aynı zamanda değişebilme yetimizi de keşfederiz.

Bizler, modern çağın çocukları, varoluşumuzu ellerimizle inşaa ederek sürdürüyoruz. Gelecekte ne olacağımız ise bugün atacağımız adımlara bağlı, hatta hemen şimdi!

6. Henüz hayallerimi gerçekleştirmedim.

"The life of a single human being is worth a million times more than all the property of the richest man on earth. – Che Guevara

Beni artık tanımaya başladınız diye düşünüyorum. Bir amacım ve hayalim var, bir tutkum var! O da insanların gerçekten sevdikleri şeyi yaparak dünyadaki değişime katkıda bulunmalarına yardımcı olabilmek. Birlikte yapabildiğimiz kadar farkındalıklarımızı arttırarak potansiyelimize uygun yaşamak. Vazgeçmemek! Hayal etmek! Yaratmak!

Süt içip çokoprens yemek kadar basit bazen hayat, ya da çaya bisküvini daldırıp içine düşmesi kadar hoyrat. Bana kızmayın lütfen, ya da kızın isterseniz. Gizem iyi güzel diyorsun da benim çocuğum var, aileme bakmam gerek, başka iş bulamam, aç kalırım… diyebilirsiniz, tabii ki. İşte tam da onlar için yapın bunları demek istiyorum aslında. Onlara daha güzel bir gelecek verebilmek için. Siz mutlu olduğunuzda ve kendinizi iyi hissettiğinizde onlara nasıl yansıyacak bu sizce? Zaten etrafınızda yapamazsın diyen sesler çoğunlukta, ben size yapabilirsiniz diyorum! Bunun için bana kızmak istiyorsanız da kızabilirsiniz:)

7. Kısacası daha yapacak çok şey var henüz yapmadığım.

"The clock is running. Make the most of today. Time waits for no man. Yesterday is history. Tomorrow is a mystery. Today is a gift. That's why it is called the present. – Alice Morse Earle

Henüz kuzey ışıklarını seyretmedim ben buzdan yapılmış bir iglonun içinde, üşüyerek o muhteşem ışıkları gözlemlemedim. Avustralya'ya gidip bir koalaya sarılmadım. Himalaya base camp e kadar çıkabildim Nepal’de o güzel çocuklarla oynadım, eğlendim, oynadım ama onlara 6 sene önce çektiğim fotoğraflarını götüremedim henüz. İstanbul’daki tüm müzelere gitmedim mesela, kaybolmadım henüz sokaklarında, oradaki çay bahçesinde güvercin yemi satan yaşlı amcaya hal hatır sormadım. Kitap yazmadım henüz, insan hayatını değiştirecek bir buluş yapmadım, bir tez üretmedim. Edgar Allen Poe’nun tüm şiirlerin okumadım, IMDB listesindeki ilk 100 filmi seyretmedim, TED konuşmalarının hepsini izlemedim. Bir çocuğu büyütmedim, okutmadım, destek olacağım eğitiminde üniversiteden mezun olduğundaki o yüzündeki mahçup ama gururlu ifadeyi göremedim henüz.

Ne kadar çok şey yaptığımızı sanıyorsak yapmadık henüz, hala yapabileceğimiz çok şey var bu hayatta, deneyimlemediğimiz ve anı oluşturacağımız. Çünkü biz biraz da anılarımızız, o yüzden yenilerini yaratmaktan vazgeçmemek gerekli. Değil mi?

“A lot of people have gone further than they thought they could because somebody else thought they could – Zig Ziglar

Dertlerimizle, kaygılarımızla ve belki de korkularımızla insanız yazmıştım en son…Evet aynen öyleyiz. Ve bu durum bizi içinden çıkılmaz hezeyanlara sürüklüyor. Arada kalmış ve sıkışmış hissedebiliyoruz zaman zaman. Kendimizi çok mu dev aynasında görüyoruz yoksa tam tersi çok mu aşağılıyoruz yaptığımız hatalardan dolayı ve bu yük ağır geliyor? O zaman hafifletmek gerek bunları biraz, çünkü bunlar yük değil aslında. Belki de bunun farkına varmak gerek, pes etmemek gerek! Biz seçimlerimizin bir sonucuyuz. Tamam, o zaman neden şimdi yeni seçimler yapmayalım ki istediğimiz kişi olmak için? Karar vermek gerek, harekete geçmek gerek, çünkü kararlarımız ve davranışlarımız bizim gücümüz aynı zamanda!

O güzel ve yaratıcı gücünüzü kaybetmemeniz ve daha da güçlendirmeniz dileğiyle…Yapabilirsiniz, inanıyorum!

Sevgilerimle,

Gizem

PS: Fight Club, hayatımın filminin 15. yılının hatırına size sormak istiyorum "Where is Your Mind?" :)


9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page