Merhabalar,
Biliyorum bir süredir ayrıyız, yazılarımı da paylaşamıyorum. Yazmaya ve yaratmaya devam ediyorum ama paylaşamadım, bunun için özür dilerim.
Fakat bir süredir yurtdışındaydım. (mutluluk araştırmamı yapmak için biraz gözlem yapmak istedim) Yaklaşık 1 ayda 4 ülkeyi gezerek gözlem yaptım ve hem kendimle hem de insanlarla ilgili enteresan çıkarsamalarım oldu. Sonra da sağlık sorunlarıyla uğraştım ama şu an herkes iyi ve işte karşınızdayım:)
Ama bugün sizlerle 1 aylık gezimi konuşmayacağım, o diğer yazımın konusu. Bu yazım biraz uzun oldu, özlemişim:) Sabrınız için şimdiden teşekkür ederim:)
Bugün aslında, ben yokken diğer insanların paylaşımlarında gördüğüm ve aynı zamanda danışanlarımdan ve arkadaşlarımdan da çok duyduğum bir sorunu paylaşmak istiyorum.
(AMA) Hiç Bir Şey Yapmak İstemiyorum!
Ünlem bile değil, nokta bile değil hiç bir noktalama işareti koymaya bile halim yok…(mu diyorsunuz?)
Peki ne oldu Ocak ayının ilk haftasındaki enerjinize? Hava çok mu soğuk? Evet oldukça soğuk ve bunun da tabii ki etkisi var ama gerçekten de sana neler oluyor?
“The only people for me are the mad ones, the ones who are mad to live, mad to talk, mad to be saved, desirous of everything at the same time, the ones who never yawn or say a commonplace thing, but burn, burn, burn like fabulous yellow roman candles exploding like spiders across the stars.”― Jack Kerouac, On the Road
Pardon, evet, ne diyorduk…
Bazı yazılara ve sosyal medya paylaşımlarına baktığımda sanki onlar uzayda yaşıyormuş da, bu hayattan değillermiş gibi geliyor mu sana da? Mükemmel olmanın yollarını listeliyorlar her gün.
Peki de neden her şey mükemmel olmak zorunda? Neden kavga ediyoruz kendimizle? Neden bırakamıyoruz birazcık?
Neden zorluyoruz kendimizi bu kadar?
O zaman biraz bırak hadi…Özgürlük istediğini yapmak olduğu kadar, istemediğini yapmamak bazen de. Bu yazıyı okuyorsan, benimleysen şu an, biraz bırakabilir misin kendini?
Yaslan arkana derin bir nefes al ve bırak...Sadece 3 dakikalığına lütfen.
Haydi, hazırsak başlayalım:)
1. Akışına Bırak(ma)
"Only dead fish go with the flow"
Evet akışına bırakMA diyorum. Tüm “kişisel gelişim” piyasası tarafından pompalanan bu düşünce o kadar yanlış anlaşılıp yorumlanarak insanlara dikte ediliyor ki…İnanın şaşırıyorum. İlk defa “Flow” un yazarı Mihaly Csikszentmihalyi tarafından bulunan bu kavramın bu kadar bozulup insanlara dikte edildiğini görmek üzücü. 90lı yıllarda hayatımıza giren “akış” kavramını bir de yaratıcısından dinleyin isterim:) (İşte bu TED konuşmasında)
Kitabını lisede okumuştum, ve inanın kendime bu kadar yakın bulduğum nadir insan vardır. Bu konuda Jason Silva’yı da mutlaka takip etmenizi öneririm. Biraz çılgın ama çok tatlı:)
Günlük rutinimizi yaparak değil, hayatı yaşanılır yapan ve yaşadığımızı hissettiğimiz bazı anlar vardır hani. Seyahat ettiğinizde, nefes kesen bir doğa manzarasına bakarken, çok güzel bir film izlediğinizde, sevdiğiniz şarkıyı dinlerken ya da ilham veren bir yazı okuduğunuzda….
Ya da bir şeyler yaratırken…Beynimiz farklı çalışarak zaman nasıl geçer anlamayız hani. İşte asıl akışta olmak budur. Yani zaman/mekan/kimlerle olduğunuzun bir önemi yoktur. Siz akarsınız…İşte bu anları arttırmak gerek 2016 da… Eşyalara değil, deneyimlere yatırım yaparak…
2. Ne yapmak istediğine karar ver
''Tuhaf ama en kötü korkularımızın kaynağı, olmasını beklediğimiz şeylerdir.'' - Balzac - Düşünceler
Evet en zor kısım bu sanırım. Ne yapmak istemediğimizi biliyoruz. Ya da çoğu şeyi yapmak istiyoruz ama nedense yapmıyoruz.
Hani o kurmak istediğin kendi işin var ya, eğer bugün tam da şu an bunun için bir şey yapmazsan emin ol sadece hayal olarak kalacak.
Karar vermek çok güç farkındayım, ama bu yüzden de asıl GÜCÜMÜZ karar vermek ve bu kararlara uygun davranabilmek.
May the force be with you!
Hatta bu konu o kadar derin ki, mutlaka daha da derinleşmeli diye düşündüğüm için Şubat ayında sırf bu konu ile ilgili bir eğitim tasarlamaya karar verdim. Ama katılmaya da senin karar vermen gerekiyor. (Eğitim detayları burada) http://tezgahcilar.com/etkinlik/karar-verme/
3. Aksiyon al ve arkana bakma
“You don't have to be great to start, but you have to start to be great” Zig Ziglar
Bu ne demek?
Eğer bir şeye karar verdiysen ve yapmak istiyorsan YAP.
Bahane üretme, sadece yap ve izle.
Pişman olmadan.
Pişman olma dürtüsü senin karar almana da, adım atmana da engel olur. Çok basitçe ifade etmek gerekirse kaygı ve korkun senin önündeki en büyük engel olur.
“Bu işten daha iyisini bulamam”
“Beni daha çok seven birini bulamam”
“Yeni bir işe başlamak için çok yaşlıyım”
"Zamanım yok"
"Çok yoğunum"
"Çok yorgunum"
gibi bahaneleri istersen bir kenara bırak. Sen neler yapabileceğine bak.
Bak, araştır, deneyimle, sor, paylaş, anlat.
Bu hayatta tüm istediklerimiz olmuyor farkındayım ama sana bir sır vereyim mi? Eğer geçmişte yaşarsan, tek gördüğün şey seni engelleyen şeyler olacak. Artık yeni şeyler söylemek gerek. Sence de öyle değil mi?
4. Kendine yeni zorluklar yarat
"İnsan ışığı ya da sadece iyi taraflarını hayal ederek değil, karanlığını anlayarak aydınlanabilir." Carl Gustav Jung
İnan bana bazen kaybolmak gerekiyor kendini bulmak için. Genelde ben kalabalığı sevmem, sakin doğada olmak bana hep huzur vermiştir. Fakat eğer yolculuktaysan kendini biraz(cık) da olsa zorlamak iyidir.
Konfor alanından biraz da olsa çıkmak seni rahatsız edebilir. Etsin.
Bırak biraz rahatsız ol.
Bu sene eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsan, kendinden başlamalısın belki de. Çevrendekilerden…Hayatından istemediğin şeyleri çıkart ki yerine yenileri gelebilsin.
Hafifle biraz ki yeni düşüncelerle kendine yer açılsın.
Bırak bu farkındalık klişesini de gerçek hayata dön Gizem mi diyorsun?
Gerçek hayat tam da burada işte sen bunları okurken göz kırpman gibi, yutkunman gibi. Bir anlığına dalıp gitmen gibi. Saçma bulman gibi. Kızman gibi. Ama ben diyorum ki hayat çok değerli. Neden mi? İnan bilmiyorum. Ama bazı şeyler anlamak için değildir, sadece seversin, yaşarsın, hissedersin.
Yap o zaman?!
5. Başlamak İçin Kim Olduğunu Keşfetmene Gerek Yok
“Start copying what you love. Copy copy copy copy. At the end of the copy you will find your self. “ Yohji Yamamoto
Biliyorsun, seninle aynı yaşta (hatta daha genç), aynı okulda okumuş ve senden çok daha “başarılı” görünen insanlar var. İçten içe “onlar nasıl başarılı oluyor da ben olamıyorum” diye soruyor olabilirsin.
Soruyor musun?
Eh bunun için kendini biraz tanımak, biraz bilmek gerekmiyor mu sence de? Çünkü bunun bir reçetesi yok. Peki bilmek yapmaya yarıyor mu?
Genelde bana bazen Gizem ben nasıl mutlu olacağım? Nasıl başarılı olacağım? Hangi iş bana uygun? gibi mailler geliyor. İnanın bunun bir cevabı yok, en azından ben o anda veremeyebilirim.
Öyle hap gibi bir çözüm olsaydı keşke.
Bunun için başlaman gerek. Seni neler heyecanlandırıyor? Hangi işler sana ilham veriyor? Hangi işleri yaparken zamanın nasıl geçtiğini unutuyorsun da seni “yaşıyor” hissettiriyor? Bütün bu soruların cevabını kitaplarda değil, “yaparak”, hayatın içinde bulabilirsin. Ve sadece SEN bulabilirsin.
6. Okumak İstediğin Kitabı Yaz, İzlemek İstediğin Filmi Çek, Kullanmak İsteyeceğin Şeyi Üret
"İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; çünkü özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar." - Sigmund Freud
Ne bildiğin değil, bazen ne istediğin çok daha önemli oluyor. Çünkü aynı anda 3 kitabı yazmaya çalışan biri olarak inanın ben de bu çıkmaza giriyorum.
Yazdıklarımı beğenmiyorum, yeterince iyi olmadığı anlarda da bırakıyorum. Ama bu sene bunu yapmamaya karar verdim. Sadece yaratmaya odaklandım, beğenilmeye değil. Ve inanın bu şimdiden oldukça rahatlatıcı hissettiriyor.
Ne demek istediğimi anlıyorsun biliyorum.
Emotion is what creates motion
Eğer bir şeylere hissel olarak bağlıysan onu daha çok gerçekleştirmek istersin.
Odaklanırsın...
Daha iyi olmaya, daha iyisini yazmaya, daha iyisini yaratmaya iter seni, biraz da zorlar, yeni keşifler yapman için…Kendi rakibinin kendin olduğunu farkettiğinde, bazen oynamak istemezsin. Bırak o zaman, bırak diğer sen kazansın. Dünyaya bir ayak izi bıraksın...
7. Dışarı Çık!
“Distance and difference are the secret tonic of creativity. When we get home, home is still the same. But something in our mind has been changed, and that changes everything.” - Jonah Lehrer
Evde otuturken birinin kapını çalıp da "Merhaba istediğin herşeyi gerçekleştirmeye geldim!" demesini beklemek yerine, dışarı çık. Kendini göster! Yaptığın işleri, hayallerini, düşüncelerini, potansiyelini paylaş.
Almak kadar vermek de rahatlatır insanları. Ver, ver, ver! Kendine yer aç. Bırak boşluk oluşsun. Ki o boşluğu istediğin şeylerle tekrar doldurabilesin. Geçmişte kalan tozlu şeylerle değil.
Yeni insanlarla tanış, hiç gitmediğin yerlere git, sokaklarda kaybol. Bazen bulmak için kaybetmek gerek, keşke kaybetmesek ama hayatın kolay olacağını kimse söylemedi değil mi?
Aramazsan bulamazsın, o yüzden ara, bak, dene, yaşa!
8. Fişi Çek
“When people give you advice, they’re really just talking to themselves in the past.” - Austin Kleon
Teknolojinin hızının daha da artması ve hepimizin bir nevi FOMO (fear of missing out) dünyasında yaşadığımızı düşündüğümde, ara sıra kaçamak yapıp biraz rahatlamaya ihtiyacımız oluyor. Fişi çekerek, biraz stresten ve çılgın kalabalıktan uzakta.
Bırak kendini biraz, doğaya dön...
Kalk hadi o sandalyeden, kalk! Bir adım at, dışarı çık, nefes al, gökyüzüne bak, bırak kar taneleri erisin yüzünde. Üşü, titre, ama hisset ne olur. Hisset!
Kapat o telefonunu bazen, bir defter ve kalemle kendinle kal. Bakalım kendine katlanabiliyor musun?
Biz teknolojik aletler değiliz, hisseden düşünme makinaları hiç değiliz.
Doğadan ne kadar uzaklaşırsan, yaratıcılığını keşfetmen de o kadar uzun zaman alıyor, unutma, unutma olur mu?
9. Merhaba, Arkadaş Olabilir Miyiz?
Çocukken ne kadar kolaydı arkadaş edinmek, sokakta, kumsalda, parkta hemen birinin yanına gidip oynamaya başlardık. Ben yeğenimi gözlemliyorum da "Merhaba, arkadaş olabilir miyiz?" diye sorup hemen tanışıp oynamaya başlıyor. Özeniyorum gerçekten de. Büyüdükçe neden kaygı ve korkularımız bizi reddedilmemek için sessizliğe gömüyor?
Neden adım atamıyoruz?
Oysa ne kadar güzel sevmek, sevilmek, bir yemeği, içkini, derdini paylaşabilmek. Ne güzel, ne kadar şairane. Hayat gibi...Ama korkuyoruz işte yaşamaya, hissetmeye, acı çekmek istemiyoruz, kırılmak istemiyoruz, üzülmek istemiyoruz. Bilindik mutsuzluğu bilinmeyen mutluluğa tercih ediyoruz yani. Çoğu insan 25 inde ölür ama 75 inde gömülür diyen yazar gibi.
Tamam içinizi karartmak değil niyetim ama hayat kuşlar çiçekler böcekler değil, inanın bana herkes iniş ve çıkış yaşıyor hayatında.
Çok zeki ve bir o kadar da güzel insanlarla tanışıyorum her geçen gün. Çok değerliler, çok özeller. Bana çok şey öğretiyorlar. Ve paylaşıyoruz. Herkesin derdi var biliyorsun değil mi?
Yalnız değiliz, paylaştıkça artıyoruz, çoğalıyoruz ve birşeyleri değiştirmeye çalışıyoruz. İnsan kendini diğer canlılarda tanır.
İşte benim kendime söylediklerim, bulduklarım. Belki sizlerin de ekleyecekleri niz vardır, ne olur paylaşın. Atom fiziği değil, hiç olmadı. Daha derin çünkü, modellenemiyor. Birbirimize sandığımızdan çok daha fazla ihtiyacımız var. Çoğu şey söylendi zaten ama tekrar duymaya ihtiyacımız oluyor Andre Gide'nin söylediği gibi, tekrarlamamız gerekiyor!
Ben de boşveremeyenlerdenim çünkü. Durup kendime sormam gerekiyor benim mütamadiyen. Sorgulamam gerekiyor, beğenmediğim şeyleri değiştirmeye çalışmam gerekiyor.. Yeni şeyler üretmem, yaratmam gerekiyor gibi düşünüyor(d)um. Kendimi iyi hissetmek istiyorum çünkü, kim istemez ki?
Ama olay yapmam gerekenler değil neleri yapmayı istediğimdir belki de...
Hayallerin ötesinde bir yer var, biliyorum...
Ben sizi tam da orada bekliyor olacağım!
Görüşebilmek dileğiyle,
Sevgilerimle
Gizem
PS: Sizin için bir videom var:)