top of page
Yazarın fotoğrafıGizem Şahan

Bu Zor Günleri Atlatma Rehberi Bölüm 1: DURMAK



Bundan 2 ay önce çıkıp size ' artık işe gitmek zorunda değilsiniz, evlerinizden çalışacaksınız, daha sağlıklı besleneceksiniz, sevdiklerinizle, eşinizle, çocuğunuzla daha çok vakit geçireceksiniz birlikte filmler izleyip kitap okuyacaksınız, başkalarıyla daha fazla empati yapmayı öğreneceksiniz, koşuşturmadan evde duracaksınız. Hem de sadece sizin şirketinizde ya da şehrinizde değil, tüm dünya insanları böyle yapacak, geleceğin iş modeli böyle olacak.' deseydim bana küçümseyerek ve dalga geçerek bakardınız değil mi?

Gerçek olamayacak kadar güzel gelirdi değil mi? 

Peki şu an neden böyle hissetmiyoruz? Hissedemiyoruz?



Denklemde sadece 1 şey değişti, bu maddelerin hepsi tamam fakat bizler buna ZORUNLU tutulduk. Etrafımızda bir salgın var ve hayatta kalma endişesiyle buna zorunda kalmak işin tüm algoritmasını değiştirdi. Hayat bize DUR dedi! Dur, düşün, sakin kal, hisset, empati yap, adapte ol, evde KAL, dinlen, dinle...


Son 6 yıldır bir içe dönük homeoffice / uzaktan çalışan bir girişimci/eğitmen/koç olarak, bu yeni hayata uyum sağlarken zihinsel sağlığınızı korumak için bazı ipuçları sunmak istedim sizlere elimden geldiğince. Bu 3 bölümlük uzun bir yazı dizisi, ama umarım önümüzdeki günlerde size bir miktar rahatlık ve destek getirir.

'Dünya kusursuz değil, orası kesin. Voltaire 'iyimser' sözcüğünü 'dünyanın zaten mükemmel olduğuna inanan biri.' olarak tanımlamıştı. Ama artık anlamı başka. İyimser, dünyanın kusursuz olmadığını düşünen ve daha iyi hale getirmek isteyen kişidir.' - Matt Ridley

Yüzyüze olduğumuz risklerin doğasında meydana gelmiş olan değişim bizi korkutmalı mı, korkutmamalı mı? Hepimizin kendimize sorduğu soru bu.


Bazılarınızın günlük rutinleri bozuldu, ailenizden ve sevdiklerinizden ayrıldınız, acaba ben de hastalığı kaptım mı? ya da kapacak mıyım endişesiyle kaygı duyuyorsunuz, gelir kaybı yaşayacak mıyım, işimi kaybedecek miyim ya da iş bulabilecek miyim gibi nedenlerde odaklanamama, endişe, panik ve çaresizlik hissediyor olabilirsiniz.


Kontrolünüz elinizden alınıyor ve distopik bir filmde başrol oynuyor gibi de hissediyor olabilirsiniz, ya da daha kötüsü figüran.. 


Bunları hissetmemeniz gerektiğini söyleyemem fakat bu hislerin sizin mental ve fiziki sağlığınızı negatif olarak etkileyeceğini lütfen unutmayın. Bu zor günleri birlikte aşacağız umarım ve bu günler geçtiğinde sizin hem mental, hem de fiziki sağlığınıza çok ihtiyacımız olacak. Lütfen kendinizi çok hırpalamamaya çalışın olur mu?



Bir yandan da doğa kendini yeniliyor, sular temizlendi, karbon ayak izimiz azaldı, hayvanlar doğaya çıkmaya başladı, insanlar evinde kaldıkça, doğa iyileşmeye başladı.


Kendi evimdeki ve bahçedeki ağaçları ve bitkileri incelediğimde,  onlar pek etkilenmişe benzemiyorlar. Bu da Matrix'teki Ajan Smith'in ünlü sözünü hatırlattı bana.  Ne diyordu?

'Seninle burada geçirdiğim süre içinde öğrendiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum; türlerinizi sınıflandırma fikrine kapıldığım bir günümde, aslında sizin memeli olmadığınızı anlayıverdim.
Bu gezegendeki her memeli içgüdüsel olarak kendilerini çevreleyen ortamla doğal bir denge oluştururlar. Ama siz insanlar bunu yapmıyorsunuz.  Siz belirli bir alana yerleşip çoğalıyorsunuz, sonunda bütün doğal kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak için yapabileceğiniz tek şey olaraksa başka bir alana yayılmak kalıyor. 
Bu gezegende aynı yöntemi kullanan bir başka organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musun? Virüs... İnsan türü bir hastalık, bu gezegende bir kansersiniz, bir tür salgın ve biz de tedaviyiz.'

Tamam şimdi filmden gerçeğe dönelim. COVID-19'un yaygınlaşmasıyla birlikte çoğu kişi zorunda olmadıkça evlerinden çalışmaya başladı. Ben sizlere diğerleri gibi 'evde etkili çalışmanın 10 kuralı' gibi bir yazı paylaşmayacağım, hayır.


Çünkü 'NŞA yani normal şartlar altında değiliz, olağanÜSTÜ durumdan geçiyoruz. Ve bu olağanüstü durumdaki konumunuzu ve durumunuzu bilmiyorum, evli misiniz, bekar mısınız, yalnız mısınız, ailenizle misiniz, sevdiklerinizden ayrı mısınız, evcil hayvanınız var mı, çocuğunuz var mı, evde hasta biri var mı....gibi gibi bir sürü değişken var. 


Ama umarım herkes farklılıklarımıza rağmen fayda sağlayacağı en az 1 madde bulur.

Hadi o zaman hem araştırmalara, hem de kişisel tecrübelerime göre Karantina günlerinde evde nasıl odaklanarak, sıkılmadan çalışırız ve üretiriz yazı dizimiz başlıyor!


1. It Is OK! (Gayet doğal!)


Dakika 1 İngilizce başlık mı olur Gizem demeyin. Bunun Türkçesi nedir bana yazarsanız hemen ikamesini yazayım. Ama demek istediğim şu an olağanÜSTÜ koşullardan geçiyoruz. Endişelenmeniz, kaygılanmanız, sıkılmanız, ağlamanız, odaklanamamanız, kaybetme korkunuz, ölüm korkunuz, gelecek endişeniz.....ve daha bir sürü şey gayet DOĞAL. 


Ankara'dan abim gelmiş evde bir bayram havası şeklinde başlayan evden çalışma ilerleyen günlerde sizi oldukça rahatsız edebilir. Neden mi? Çünkü bunu siz seçmediniz ve başka çareniz yok, zorundasınız. Bu çoğu kişiyi farkında olmasa da etkileyecektir. Özellikle de dışadönükleri, insansız yaşayamayanları ve sosyal kelebekleri...(and party animals too) 


Yani uluslararası olimpiyatlara hazırlanan bir sporcu olsan anlayacağım ne olmuş spor yapamıyorsan? Bir iki kilo alırsan, saçlarının dip boyası gelirse? Ne olur? Sen sıcak evinde otur, internetten dünyaya bağlan, sağlıklı yemek yap, işini yap diyor sana hayat. Sıkılmanın, daralmanın sana fayda sağlayacağına inanıyor musun gerçekten de?


2. Panikle, telaşla FOMO'ya (Fear of Missing Out) kapılma 

İş hayatının getirdiği kaçınılmaz değişimin, stresin, değişimin, engellerin ve krizlerin üstesinden gelebilmek için bireylerin ve kurumların esnekliğe ve dayanıklılığa (resilience) çok ihtiyacı var.


Resilience, esneklikle sahip olunan dayanıklılık, yılmazlık, yoluna çıkanları sakinlikle karşılama yetisi, zihinsel sağlamlık olarak tanımlanabilir.


Her gün yeni bir sürprizle uyanıyoruz. Ekonomik, sağlık, politik, teknolojik değişimler ve sürprizler gündelik yaşamlarımızın bir parçası, dünya artık stabil bir yer değil. İşte günümüzün bu kaygan gerçekliğinin dünyasına VUCA diyoruz.


Değişkenlik (volatility), belirsizlik (uncertainity), karmaşıklık (complexity), muğlaklık (ambiguity) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bu kavrama karşı bireyin en büyük gücü resilience yetkinliği.

Sanki süreci önden görmüş gibi bu sene vereceğim eğitim başlıkları şunlardı:

1. Resilience (zor durumlarla ve kişilerle başa çıkabilme, duygusal ve mental dayanıklılık)

2. İlham Veren Liderlik

3. Artful Thinking (Yaratıcı düşünme yoluyla kritik dönemlerde etkili ve hızlı karar verme)

4. (Stres ve zaman yönetimi, ekibi ve kendini motive edebilmek)

5. Self- coaching (kişinin kendi kendine yetebilmesi, takip edebilmesi ve koçluk yapabilmesi)


Tabii bu eğitimler şimdilik ertelendi. Ben herkesin aksine hemen tüm eğitimlerimi online a taşımalıyım telaşı içinde değilim. Çünkü online ve sınıf eğitimlerinin dinamikleri çok farklı ve 1 hafta gibi kısa bir sürede içerikleri revize edebilmek kolay değil.


Şu an herkes telaşla her şeyi online yapmaya çalışıyor, her akşam canlı yayınlar, online eğitimler, webinarlar...Yanlış anlamayın lütfen eğitimden zarar gelmez. Lakin, telaşla yapılan şeylerin samimiyeti ve tadı bozuluyor ama geleceği de öngörerek keyifle yapmanın tadı bambaşka. Ama çalışıyorum bakalım ilerleyen günlerde göreceğiz.


Şu an zaten çalışanların eğitime değil, daha ziyade konuşup, paylaşıp, anlatıp dinlemeye ve dinlenilmeye ihtiyacı var. Bir de buna katılamadığı bir sürü online kaynak eklenince seçim paradoksuyla paralize olmamız olası. Aman dikkat. Siz sakin sakin karar verin bu süreçte panikle her şeyi öğrenmem gerek, her şeyi bilmem gerek derseniz kendinize yeni bir kaygı daha eklersiniz. Kaçırma kaygısı (FOMO)



Bizim bu günlerde, çalışanların kaygı ve endişelerinin duyulduğunu hissettiği liderlere ihtiyacı var. Peki liderler ne yapsın? Sevdiğim bir deyiş var : ' who cares the caregiver' der. Yani bakım verene kim bakım verecek:) 


3. Alone vs Lonely ( Sosyal Mesafe vs Sosyal İzolasyon)

Ben bir içe dönük olarak 37 yıldır bu kadar sert olmasa da kendi kendime keyif alacak şekilde bir hayat kurmaya çalıştım hep. Yalnız kalmak benim için ev hapsi değil, keyifti, hala öyle.


Ama bu günlerde bir fark var. Seçilmiş yalnızlık ve izole olmak farklı. Çok enteresan geliyor bana konunun uzmanları bile sürekli sosyal izolasyon kavramını kullanıyorlar sosyal mesafe demek yerine. Sosyal izolasyon çok acı bir deneyimdir, kişi kendini dünyaya ve insanlara yabancı hisseder, bağları koparır ve kendi iç dünyasına çekilir.

Bu bir kaygıdır, bir nevrotik durumdur. Lütfen insanlara öğüt vereceğim diye onları izolasyona sürüklemeyin. Bizlerin en olmadığı kadar bağ kurmaya ve temasa ihtiyacımız var bugünlerde. Sarılmaya, anlaşılmaya, değer görmeye ve insanı davranılmaya. Fiziki olarak olmasa da bunları yapabiliriz. 

Eğer bir ekip yönetiyorsanız bu cümle sizin için: Ekibinizdeki kişilere işten önce nasıl olduklarını, bugünlerde nasıl hissettiklerini, sağlıklarını, ailelerini sorun. Yardımcı olabileceğiniz bir şey var mı diye sormak bile çok değerli. Bunu o insanlardan esirgemeyin.


En az haftada 1 online da olsa destek seansı yapın, onlarla motive edici eğitimler, içerikler, haberler ve araştırmalar paylaşın. Ailesinden sonra, ve belki daha fazla gördüğü kişi sizsiniz.


Size çok rol düşüyor. Kendi kaygı ve endişelerinizi yönetmeyi öğrenmeniz gerek, tampon bölge olmak çok zor iş ama bir liderseniz, bunu yapmanız çok ama çok önemli. Eğer yönetmekte zorluk çekiyorsanız, mutlaka bir uzmandan destek alın, kimse sizden mükemmel olmanızı beklemiyor, insan olmanızı bekliyor ve her insan gibi sizin de desteğe ihtiyacınız var, ekibinizin de.


Bir sonraki yazımda kaldığımız yerden devam edeceğiz...Siz de lütfen aklınıza, sağlığınıza ve hayat enerjinize mukayyet olun. Sizlere güveniyorum, yapabilirsiniz, yapabiliriz!

Yarın 2. Bölüm ile karşınızda olacağım, o zamana kadar sağlıcakla kalın.


Sevgilerimle,

Gizem


PS: Günlük ilham ve motivasyon olması adına instagram hesabım @gizemsahancoaching i takip edebilir, favori TED konuşmalarımı yüklediğim Youtube hesabımı takip edebilir ya da bir merhaba demek içim gizemsahan@gizemsahan.com a mail atabilirsiniz.

Bu yazımı da sevdiklerinizle paylaşıp anlamlı iyimserliğin yayılmasına destek olabilirsiniz, ne güzel olur:) Şimdiden hepinize çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız, iyi ki varız!

130 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page