“Özünde, hepimiz insanız, aynı temel ihtiyaç ve arzuları ile. Birçok farklılıklarımız olmasına rağmen, biz farklı olmaktan daha çok birbirimize benziyoruz.”
Evet Covid-19 virüsü sebebiyle tüm dünya kapalı kapılar ardına çekildi. İlk bölümde DUR'mak üzerine yazmıştım, henüz evden çalışmanın 10 kuralını yazmadan evvel çok daha önemli bir konuya değinmek istiyorum izninizle.
Özellikle içinde yaşadığımız bu VUCA dünyasında, herşey hiç olmadığı kadar belirsiz. Aslında öngörme yetimiz artsa da dünya çılgınlıklarına devam ederek bizi her geçen gün şaşırtmaya devam ediyor. Ve biz bütün bu çılgınlıkla nasıl baş edeceğimizi bilemiyor olabiliriz.
Şu günlerde en çok ihtiyacımız olan yetkinliklerden birisi bence Belirsizliğe karşı tolerans geliştirebilme. (bkz: ambuiguity tolerance, uncertainity avoidance)
Psikoloji sözlüğü şöyle açıklıyor: Çelişki içeren ya da birden çok yorumun ya da sonucun mümkün olduğu durumları kişinin kabullenebilmesi, bundan rahatsızlık duymaması. Belirsizlik karşısında psikolojik sorun olmaksızın işlevsellikte bulunabilme derecesini ifade eder.
Belirsizliğe tahammülsüzlük durumunu etkileyen birçok faktör bulunuyor. Bunlar genel kişilik özellikleri açısından ele alındığında mükemmeliyetçi, endişeli, garantici ve kontrollü olmayı seven kişiliklere sahip olan bireylerin bu durumu daha çok yaşadığı görülmüştür.
Mükemmeliyetçi kişilikler hayatlarında herhangi bir yanlışın varlığa tahammül gösteremeyen bireyler olarak tanımlanan kişiliklerdir. Bu kişiliğe sahip bireyler özel hayatlarında, okul yaşamlarında, iş hayatların da ve sosyal ilişkilerinde kusursuzluğa çok önem verirler. Bu durum gelecekle ilgili plan ve olaylarda da kendini gösterir.
Mükemmeliyetçi kişilikler bugünlerin kusursuz ve yanlışsız olmasını arzuladıkları gibi aynı istekleri gelecek için de arzularlar. Ve eğer bu konuda bir şüphe duyarlarsa gelecekle ilgili sürekli bir kaygı ve endişe duymaya başlarlar. Bu sebeplerden dolayı kusursuz bir gelecek planı yapmaya çalışan bu kişiliklerin hayatlarında belirsizlik kavramının yer almaması gerekir.
Bochner (1965), Frenkel-Brunswik tarafından oluşturulan özelliklere ek olarak belirsizliğe tahammülsüz kişilerin şu 9 özelliğin, tanımlamıştır:
Kategorize etme ihtiyacı
Kesinliğe duyulan ihtiyaç
Bir insanda hem iyi hem de kötü tavırlar olmasına izin verememe, tahammül edememe.
Hayatta sadece siyah beyaz bakan görüşleri kabul etmeye eğilim.
Tanıdık(bilinir) olanı, tanıdık olmayana tercih etme
Farklı ya da olağan olmayanı reddetme
Değişken uyaranların geri dönüşüne karşı direnç
Erken seçim yapmak ve bu seçilen bir çözümün belirsiz ortamda korunması.
Olgun olmayan kapanışlar/bitişler yapma.
İkincil karakter özellikleri ise şöyle sayılabilir:
Otoriter
Yaratıcılığı az olan
Mükemmeliyetçi
Katı/esnek olmayan
Dar görüşlü
Önyargılı
Kaygılı
Cezalandırıcı
Agresif
Peki neden aksi olmalı? Çok da kötü bir özellik değil gibi görünüyor değil mi? Çünkü sevgili dostlar, bu dönem gibi dönemlerde, rutinleri bozulan, kontrol duygusunu tatmin edemeyen, geleceği öngöremeyen bu bireyler daha fazla sarsılırlar. Kontrolünü kaybetme endişesiyle geleceğe daha endişeli ve korkuyla bakarlar, ve bu durum da onları normal şeyleri bile yapamayacak şekilde paralize edebilir.
Çünkü özellikle bu günler geçtiğinde, evlerimizden çıktığımızda dünyayı yeniden düzenleyebilmek ve değiştirebilmek için, iş yapabilmek, iş yaratabilmek ve geliştirebilmek için, para kazanabilmek için, iş bulabilmek için kendini bu dönemde korumuş ve geliştirmiş kişilere ihtiyaç duyulacak.
Ben işe alımcı ya da yönetici olsam belirsizliğe toleransı güçlü, adapte olma hızı yüksek ve yaratıcı kişileri tercih ederdim.
Peki neler yaparız belirsizliğe toleransımızı arttırabilmek için?
Ben kendimce bir liste hazırladım, bu listenin istediğin maddesini seçebilirsin. (ve hayır 'meditasyon yapman gerek' bu listede yok. Herkesin mindfullness ve meditasyonu farklıdır, oturduğun yerde bağdaş kurup 5 dakika durmak değil, mesela resim yaparken renklerde kaybolduğunda, yazarken, çocuğunla oynarken, güzel bir yemek pişirirken, sanat eserine bakarken, içli bir şarkı dinlerken, dans ederken...
İşte bu yüzden insan, değişmekten kaçtığı halde değişmeye müsaittir. Hadi o zaman başlayalım:
1. Her an, içinde bulunduğun an’ı yeniden ümitsizlikten çıkarmalısın. Ölüm seni bulana kadar. Her an ölebilirsin. Yarın da değil. Birkaç dakika sonra bile. Bu yüzden senin için asıl güzel olan şeyi erteleme. Mesela “O şey o kadar güzel ki, ona ancak şu saçmalıkları atlattıktan sonra başlayabilirim, şu meseleleri yoluna koyduktan, şu sorunlarımı aştıktan sonra.” deme. O zaman asla gelmeyebilir. Bu şekilde kendini kandırırsın.
2. En azından bir güzelliğin içinde kaybolmanın ilk küçük adımlarını atabilirsin. Dene! İnsanlar birbirine uymazlar. Çok az insan senin algına hitap edecek güzelliklere sahiptir. Bu herkes için böyledir aslında. Ama başka bir yolun yok. Deneyeceksin. Olmayacak, yine deneyeceksin. Hep bir başkasını. Sonu yok. Ne için yaşıyoruz? Hata yapmaktan korkma, sana yapılan hatalara karşı da toleransını geliştir.
3. Bir şeyin güzelliğini hemen anlayamayabiliriz. Bir müziğin güzelliğini bile bazen yirmi kez dinledikten sonra anlarız. Özellikle karmaşık şeylerin güzelliklerini anlamak daha fazla zaman alabilir. Fakat bazen öyle rastlantılar olur ki, kısa sürede bir şeyleri fark edebiliriz. Yeteneğimizden veya “rastlantının çok yerinde oluşu”ndan…
4. Bilgiden korkmaya gerek yok. Ama edindiğin bilgilerin senin doğallığını bozmasına izin verme! Bir uygulayıcı olma! Hiçbir şeyi ezberleme! Bir şeyi önce anla ve hemen sonra senin içinde unutulmaya bırak onu. Zihnin, ruhun, sen farkında bile olmadan ondan ne şekilde yararlanıyorsa o kadar yararlansın. Ama sen kendini edindiğin bilgileri hayata geçirmekle sorumlu bir robot gibi inşa etme!
5. Başkasının seni sevmesiyle ilgili değil, senin onu sevmenle ilgili gerçeği soruştur.
6. İnsanları eğitimlerine, bilgisizliklerine göre yargılama! Her şeyi zamanla öğreniyoruz. Bildiklerin senin doğanı güzelleştirmez, duygusal çekiciliğini arttırmaz. Bir şeyleri bilerek bir kimlik sahibi olabiliyorsan aynı bilgileri başkaları da edinebilir ve senin kadar “o kimliğe sahip kişiler” olabilirler. İşte bu yüzden, bilgiden doğan kimlikler birbirine büyük benzerlikler gösterir.
7. Mutsuz olduğunda başkalarını suçlamak hiçbir güzelliği sana getirmeyecek ve sen suçlamalarında mutsuzluğunu kazmaya devam ediyor olacaksın.
8. Başına kötü şeyler geldiğinde dramatize etme, isyan etme! Neden? Çünkü dramatize ederek, isyan ederek, düzeni eleştirmeye takılarak ve yaşama küserek hiçbir güzelliğe erişemezsin. Kendine gelmelisin. Yaşam enerjine ihtiyacın var. Yaşamaya devam etmek istiyorsan. Bedenini dinle. Yemek istiyorsa ye. Uyumak istiyorsa uyu. Dinlenmek istiyorsa dinlen. Amaçlarına göre bedenini zorlama!
9. İnsanların seni onaylamaları, sevmeleri, arzulamaları veya sana hayranlık duymaları için onların zevklerine, anlayışlarına, beklentilerine veya isteklerine göre seçimler yapma! Onlara istediklerini vererek onların bir şeylerini elde edebilirsin, ama geriye senden bir şey kalmaz ve senin doğan sahteleşir.
10. Çıkarlarına göre hareket edersen duygularını kaybedersin. Olay şöyle gelişir: “Şunu yaparsan, şunu alacaksın.” derler sana. Açık açık veya gizlice. Yaparsın ve alırsın. Bunun neresinde sen varsın? Yoksun. Bir sistem. Bir alışveriş. Mekanik bir mutluluk.
11. Mükemmeliyetçi olmamaya çalış, hayat kusurlarıyla var ve sen bunları kontrol edemezsin. İnan bana edemezsin. Akışa bırak da demiyorum. -e rağmen (hastalığa, salgına, evden çalışmaya, endişelerine rağmen) olayları sakince ele alıp kabullenip strateji yapmaktan bahsediyorum.
Kendi kendime de söylediğim bu maddeleri umarım çok da sert bulmamışsınızdır. Kimsenin, benim bile sizlere şunu yap bunu yapma deme hakkımız yok, olamaz da ama naçizane kendimle konuşur gibi yazmaya çalışıyorum belki sizlere bir nebze de olsa ilham verir, destek olur, kapı açar.
Belirsizliğe tolerans konusu hakkında daha çok şey yazılabilir ama ilerleyen bölümlerde mutlaka değineceğim. Şimdilik benden bu kadar, aklınıza takılan ne olursa yorumlara yazın lütfen, cevaplamaya çalışırım ya da yok Gizem ben özel olarak yazmak istiyorum derseniz de gizemsahan@gizemsahan.com a yazabilirsiniz.
Ama bence bu günlerde ortak dertlerimiz çok, dilerseniz paylaşın ki hep birlikte faydalanalım tecrübelerimizden, ne dersiniz?
Görüşmek dileğiyle,
Sevgi ve sağlıkla kalın,
Gizem
Comments