top of page
Yazarın fotoğrafıGizem Şahan

Hem İçe Dönük (Introvert), Hem De Görünür Olmak Mümkün Mü?


Evet mümkün ama çok kolay değil itiraf etmem gerekirse.


İçe dönük olmadığım bir zamanı hatırlamıyorum. Çocukluğumda da, gençliğimde de, şirkette çalışırken de kendi kendime kalıp daha fazla odaklanıp insanları gözlemlemeyi hep sevmişimdir.


Sessizce kendi işimi yaparken her zaman çok mutlu oldum. Ama yıllar geçtikçe bir şey oldu, bir amaç buldum ve birdenbire kalabalıklar arasında görünür olmaya, yüzlerce kişinin önünde sahneye çıkmaya, eğitim ve seminer vermeye başladım.


Size çok kolay olduğunu (hiç değil!) veya şimdi rahat olduğum bir şey olduğunu söyleyemem ama size aktarmak istediğim şey içe dönük olsanız da insanlar ve işiniz için görünür olmanın önemi ve ambivert (hem extrovert hem introvert özelliği taşıyan kişi) olabilmek için keşfettiğim bazı ipuçları.

Bu arada görünür olmaktan kastettiğimin böyle bir şey olmadığını biliyorsunuz değil mi?:)


Kendinizi zorlamadan ama korkularınızın üzerine de giderek hem kariyeriniz hem de sosyal kimliğiniz için görünür nasıl olunur hadi konuşalım.

Hazırsanız başlıyoruz…

1. Kim Olduğunuzdan Utanmayın

İçe dönük insanlar hassas ve duyarlı kişilerdir. Olaylardan, çevresindeki yüksek ve kaba seslerden, eleştiriden, saldırılmaktan ve negatif etmenlerden çok daha kolay etkilenip incinebilirler. Zaten tabiatındaki bu hassasiyet ve duyarlılık da onlar başkalarına karşı çok daha nazik davranmaya, daha fazla empati kurmaya yöneltmiştir.

Ağır eleştiri ve saldırı altında insanların ne kadar incineceğini bildiğinden dolayı kendisi diğerlerine öyle davranmamayı seçer. Fakat fazla zorlarsanız o naif ve kibar kişinin altındaki savaşçıyla karşılaşmanız da oldukça mümkün dikkat edin derim:)

İçine kapanık olmanın en iyi yanlarından birini biliyor musunuz? Biz büyük dinleyicileriz ve diğer insanlar içimizde bu kaliteyi gerçekten seviyorlar.

En büyük adres defterine, networke veya sosyal medyada en çok kişiye sahip olmayabiliriz, ancak bağlandığımız kişiler yaptığımız şeylerle daha fazla ilgililer. Bu insanlar bizi tanıdıklarını hissediyorlar çünkü zamanımızı istediklerini dinleyerek ve onlar hakkında daha fazla bilgi edinerek geçiriyoruz.

2. Yapıcı Geri bildirim, Eleştiri ve Saldırı Arasındaki Farkı Bilin

Nuri Bilge Ceylan’ın çok güzel bir sözü var bu konuyla ilgili.

“Mütevazılık hiçbir zaman gerçek bir üst değer olamamıştır bizde. Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız, saygı hemen azalmaya başlar, hissedersiniz”

demişti bir söyleşisinde.

Geçende yaptığım canlı yayında gelen yorumlar bu sözü hatırlattı bana. Yahu oturduğu yerden nefret söylemi yapan, insanın değiştiremeyeceği özellikleriyle ilgili sert ve acımasız eleştiri yapan ne çok insan var. Hatta bunun için uğraşıp fake hesap açıp kendi yetersizliklerini başkalarına hakaret ederek tatmin etmeye çalışanlar da var.

Sadece yorum yapan, hatta durumu cyberbullying e götüren de çok var. Bu size tepki değil. Bunu anlamanız çok önemli.

Can sıkıntısı mı, saldırı mı, eleştiri mi anlamak mümkün değil. Yani herkesin bir seçimi var. Ses rahatsız ediyorsa, karşınızdaki kişi antipatik geliyorsa tek tıkla kapatabilirsin ya da sola kaydır gitsin. Neden mazoşist gibi hem orada kalıp hem de bu rahatsızlığa katlanıyorsun ki dostum, kapat gitsin:)

Ben şaşırıyorum ama çok da etkilenmiyorum bunlardan. Eskiden olsa etkilenirdim ama. Çünkü zaten introvert olan ben, ne canlı yayınları ne de kameraları fazla sev(e)miyorum ondandır ki hep yazıyla ya da son zamanlarda resimle de kendimi ifade etmeye çalışıyorum.

Üniversitede ders verirken, seminer, eğitim, workshoplarda ise olduğum gibiyim ve daha rahatım çünkü biliyorum ki orası bir performans yeri. Ama korkularımın üzerine gidip daha fazla alışmaya çalışacağım kameralara, çünkü dijital gerçekliği yadsıyamayacağımız günlerdeyiz, gelişmek, geliştirmek gerek.

3) Akıllı Sosyalleşmek Enerjinizi Korur

Networking lafını duyunca tüyleri diken diken olanlar ellerini kaldırsın. Ben de, diğer insanlarla sığ ve yüzeysel muhabbet etmeyi hiç sevmeyen hatta beceremeyen insanlardanım.

Derin sohbet ve birebir muhabbetlerde çok daha iyi ve yaratıcı olduğumu düşünürüm. Gruplarda pek rahat edemezdim ki kendimi fasilitasyon ve takım koçluğu konularında geliştirene kadar. Eğer siz de 3 kişiyi aşan gruplarda kendinizi rahatça ifade etmekte zorlanıyorsanız bu konulara eğilmenizi naçizane tavsiye edebilirim.

Artık nasılsa online diyerek gereğinden fazla toplantıya ve görüşmeye maruz kaldıysanız bunun da aynen sizi normal görüşmeler gibi enerjinizi tükettiğini farkedebilirsiniz.

Üstelik insanlardan kaçıp saklanacağınız evinizde de artık onlar var. Buna lütfen dikkat edin, kendinizi ara ara offline a çekin. Telefon ve bilgisayar ekranından uzaklaşıp daha farklı etkinlikler yapın.

Dün dünya çiftçiler günüydü, bana da saksıda bir şeyler yetiştirmek, bitkilerimle ilgilenmek huzur, ilham ve dayanıklılık veriyor.

Resim yapmak, renklerle oynamak da öyle. Naçizane diğer bir tavsiye:)

4) Derinleşmek Ne kadar fazla şeyi kovalarsan, birini yakalama olasılığın artmaz, bence azalır. Çünkü zihinsel aktivite de fiziki aktiviteye benzer, odak, odaklanma, kararlılık, azim ve sebat ister.

Birden fazla konuda ilginiz olabilir gayet doğal ama birkaç konuda derinleşmek ve sizi heyecanlandıran şeyleri araştırmak ve bulduğunuz yanıtları paylaşmak çok daha faydalı oluyor insanlar için ve sizin görünürlüğünüz için.


En son yapılan araştırmalarda görüntülü konferans uygulamalarının yarattığı yorgunluk kullanıcıların beynini etkilediği iddia edildi.

Nortfolk State Üniversitesi siberpsikoloji profesörü Andrew Franklin’in açıklama yaptı. (evet bu alanı hiç duymadıysanız daha çok duyacaksınız:) Ben bu sene özellikle bu konularda araştırmalar yapıyorum, okumak isterseniz Cyberpsychology and Brain kitabını önerebilirim.)

Bu açıklamalara göre görüntülü konferans uygulamalarının yaygın kullanımı beyinde tükenmişlik hissi yaratıyor. Beyin, bulamadığı sözel olmayan ipuçlarını aramaya aşırı odaklanırken, alışılmadık uyaranlarla boğuluyor. Franklin bu nedenlere dayanarak geleneksel bir telefon görüşmesinin beyinde daha az tükenme hissi yaratacağını iddia ediyor.Şimdi bunu doğru okuyup değerlendirmek gerekiyor.

Bildiğiniz gibi online görüşmeler size 3 boyutlu değil 2 boyutlu veri sağlıyor. Kişiyi bir ekrandan görüyorsunuz, sesini dijital olarak duyuyorsunuz, beyninize gelen data 1 ler ve 0 lar.

Dokunmanın öğrenme üzerindeki etkisi tartışılmaz, öğrenmeyi tamamlayan, devreyi tamamlayan şey kinestetik yani dokunarak beyin el koordinasyonunu sağlamak. Ve eğer siz buna alışık değilseniz, ya da alışmakta zorlanıyorsanız merak etmeyin yalnız değilsiniz. Ben son 6 senedir online koçluk ve eğitimler yaptığım için dijital ortamda da kişilerin duygularını, vücut dilini, mikro mimiklerini okumak ve anlamakta nispeten bu işe yeni başlayan ve işini online a yeni alan kişilere nazaran çok daha tecrübeliyim.

Öğrenmesi çok zor değil fakat normalde olduğundan çok daha fazla odak istiyor. Beyninizi şartlayarak onu hazırlamanız gerekiyor. Özellikle de içe dönükseniz ve görünür olmak istiyorsanız. İnsanlar vücut dilinizin sadece yüz ve üst beden bölgesini gördüğü için yüz mimiklerinize, ses tonunuza ve vurgularınıza dikkat etmek önemli.

Siz kendinizi tanıdığınızda başkalarını da kolaylıkla okumayı öğrenebilirsiniz. Dizi önerim: Lie to Me, Perception, Sherlock, Mind Hunter, Mr. Robot

5) Kendini Aşmak İçin Korkuların Üzerine Git Canlı yayınlara çok alışık olmayan benim en zorlandığım şey boşluğa konuşmak ya da izleyenlerin tepkisini görememek. TOEFL sınavında da sırf bu yüzden en düşün notu Speaking bölümünden almıştım. Konuşamadığım için değil -ki en çok ona güvenirdim- boş ekrana konuşamadığım için:)

Biz tepkileri izleyen, analiz eden ve ona göre kendimizi pozisyonlayan canlılarız. Ama evlerimizde doğal ortamlarda bağlandığımız yayınlarda bu performans/doğallık/samimiyet üçgeninin ağırlık merkezi kayabiliyor.

Etkiye Tepki yasasının bozulmuş versiyonlarına karşı hazırlıklı olup stratejimizi geliştirmemiz önemli.

Newton’un üçüncü hareket yasası kuvvetlerin her zaman çiftler halinde ortaya çıktığını söyler.

Yani aslında hiçbir zaman tek başına bir kuvvet olamaz. Eğer siz arkadaşınızı iterseniz, arkadaşınızın üstünde bir kuvvet uygulamış olursunuz. Aynı anda arkadaşınız da sizi itmiş olur. Siz arkadaşınıza bir etki kuvveti uyguladığınızda, arkadaşınızda size aynı büyüklükte ama zıt yönde bir tepki kuvveti uygular. İşte bu yüzden, Newton’un üçüncü yasasına etki tepki kanunu denir.

Ama bizlerin öğreneceği en temel şey (ki artık çoğu şey online olacak) bu siber eleştirilere karşı kendimizi korumak, bir nevi kişisel firewall inşa etmek. Nasıl mı?


Özetlemek gerekirse:

1. Toplantılardan önce mutlaka kendinizi hazırlayın, notlarınızı alın, rahatlayın ve içten olmaya çalışın.

2. Evdesiniz diye her saniye uygun olmayacağınızın farkına varın, farkına vardırın.

3. Mesai saatleri dışında sizi arayanlara nazikçe zamanı hatırlatın.

4. Eğer kamerlara alışkın değilseniz, evde kendi kendinize pratik yapıp yüz ve mimiklerinizi, ses tonunuzu inceleyin, analiz edin.

5. Sorunun kaynağını bulup analiz edin. İngilizce bir görüşmede kendinizi rahatça ifade edememenizin nedeni, bilgi eksikliği, dilin yetersizliği, online ortamda rahat edememek, uygun bir set up olmaması, sizin konuşmayı çok sevmiyor olmanız olabilir. Daha çook sebep de olabilir. Kök nedenlerini araştırın.

6. Djital araçları kullanmayı öğrenin.

7. Size gelen eleştirilere karşı anında tepki veremiyor ve içselleştirmeniz gerekiyorsa izin ve zaman isteyin, birebir feedback isteyin.

8. Eğer kendi kendinizi geliştiremediğinizi düşünüyorsanız bu konuda bir uzmandan destek alın. Çünkü yeni normal bu olacak şimdiden yatırım yapmanız gerekebilir.

Evet benden şimdilik bu kadar:) Eğer sizin de bu konuda tavsiyeleriniz varsa, birbirimizden öğrenme fırsatı yaratalım, yorum olarak yazarsanız hepimiz faydalanırız ne dersiniz?

Okuduğunuz, paylaştığınız ve vazgeçmediğiniz için çok teşekkür ederim.

Sevgilerimle, Gizem



 

Beni takip etmek isterseniz:

Instagram: @gizemsahancoaching

Youtube: Gizem Şahan

Twitter: @gizemsahan

LinkedIN: Gizem Şahan



366 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page