Neden bizler hayatımızda iyi giden şeyleri değil de tamamlanamayan şeyleri daha çok düşünürüz?
Hiç sabahtan beri hatırlamakta zorlandığın şarkıyı hatırlamayıp gün boyu aklına takıldığı oldu mu? Ve bulduğun anda hissettiğin o rahatlama duygusu....
Ya da okul hayatında sınavdan çıktığında öncelikle yapamadığın soruları mı hatırlayıp insanlara sordun, yoksa başardığından emin olduklarını mı?
İş mülakatında ya da performans görüşmelerinde söyleyemediğin cümleler mesela, uyumadan önce rahatsız etti mi seni?
“Keşke ücret beklentimi daha yüksek söyleseydim..”
Bazı düşünceler gece uyutmaz bizi...
Romantik şarkılarda eski sevgililerimiz gelir aklımıza, yarım kalan aşklarımız...
İşte bütün bu örnekler bize “keşkeler” olarak, yarım kalmışlık duygusu olarak döner.
Bilmiyorum tanıdık geldi mi?
Bu durum psikolojide Rus psikolog Bluma Zeigarnik’in ismiyle anılıyor: Zeigarnik Etkisi.
Psikolojideki tanımıyla Zaigarnik Etkisi, kısaca bize şunu söylüyor: Tamamlanmamış şeyler/olaylar/durumlar, tamamlanmış durumlara göre daha iyi hatırlanır.
İşte kendisi bu harika kadın.
Viyana’da gittiği restoranda otururken tuhaf bir durum Zeigarnik’in dikkatini çekiyor. Garsonların siparişleri sadece servis yapma aşamasında hatırladıklarını, servisi tamamladıklarında ise siparişlerin hafızalarından gittiğini fark ediyor.
Zeigarnik daha sonra bu durumla ilgili laboratuvar ortamında bir deney oluşturarak bir teori geliştirmeye başlıyor. Deneklere; ipe boncuk dizmek, bulmaca çözmek gibi yirmiye yakın basit görevler veriyor.
Deneyin amacı şu: Bazen araya girip, deneklerin yapmakta oldukları işi yarıda kesiyor. Daha sonra onlara hangi görevin daha çok akıllarında kaldığı soruluyor.
Tamamladıkları işlerden çok, yarım bırakmak zorunda kaldıkları işleri hatırlayanların sayısı diğerlerinin iki misli çıkıyor.
Bu durumla çok karşılaştığım için ve bana çok enteresan geldiği için bugün sizlerle paylaşmak istedim. Biraz uzun oldu ama en azından bu yazıyı tamamlamak bile kendinizi iyi hissettirecek inanın:)
Zeigarnik Etkisi bir çok alanda kullanılıyor, özellikle de reklam ve medya sektöründe, sanatta, edebiyatta.
Bunu da “arkası yarın etkisi” ile açıklıyabiliyoruz. Seyirciyi kanalda tutmak için en heyecanlı yerinde keserek onlarda bir şok edici etki yaratarak, tamamlanmamış, sonucu belli olmayan histe bırakmak...
Hiç gecenin bir saatinde sadece 1 bölümünü izleyeceğiniz dizinin bütün sezonu bitirdiğiniz oldu mu?
Yöneticilerimiz de bazen Zeigarnik Etkisine kapılıyor olabilir.
Performans görüşmelerinizde başardığınız şeylere mi yoksa tamamlayamadığınız şeylere mi daha çok odaklanılıyor?
Ya da siz maaş zammı ya da terfi ile ilgili bir soru sorduğunuzda henüz belli olmadığını ama önümüzdeki 3 ay içinde gerçekleşeceğini söyleyerek de bu etkiyi aslında arttırıyorlar. (isteyerek ya da istemeden)
Bu çalışan motivasyonunu arttırmıyor hayır, aksine azaltıyor. Çünkü tamamlanmamış bir süreç sürekli aklımıza gelen ilk şey oluyor işle ilgili. Çalışanın zihninizi meşgul ediyor, tamamlanana kadar.
Ya da nasılsa başaramayacağımızı düşünerek, erteliyoruz...
Peki bunu değiştirmek için biz yeterince çaba sarfediyor muyuz?
Yeni başlangıçlar yapmak, değerimizi görünür kılmak ve yeteneklerimizi ortaya koymak bizim sorumluluğumuzda.
Cep telefonumuzda yüzlerce uygulamayı açtığımızda telefon bir süre sonra ısınıyor değil mi?
Ve biz o uygulamaları kapatmadan rahatlayamıyoruz, ama erteliyoruz ya da boşveriyoruz çoğu zaman, taa ki telefon kendini kapatana kadar. Ya da şarjımızın azaldığını farkedene kadar.
İşte aynı şey beynimiz için de geçerli, bir şeyleri çözüme kavuşturmak, nöronlar arası bağ kurmak için süreli çalışıyor. Ve hafızada olmasa da hayatımızda hep bu paterni seçme eğiliminde oluyoruz sorunu çözmek isterken, bazen, yeni sorunlar yaratıyoruz farketmeden.
Cebinde sürekli Kryptonite taşıyan Superman gibi, kendimizi güçsüzleştiriyoruz. Hareket kabiliyetimizi azaltıyoruz.
Her geçen gün yeni informasyonlar veriyoruz beynimize, yeni inputlar...Bunlar output olarak çıkmadığı zaman da kendi kendimizi rahatsız ediyoruz.
Size garip gelecek ama aslında bizler bir işe başladık mı, onu yarım bırakmaktan çok bitirmeye eğilimliyiz.
Zihnin bilinçdışı çalışan kısmı, başka bir işe daha rahat geçebilmek için, bir önceki işin bitirilmesi için, prefrontal kortekse (yani bilinçle çalışan kısma) plan yapması için baskı yapar.
Eğer tamamlanmazsa, sonraki işlerimiz belki de hayatımız bu durumdan negatif olarak etkilenebilir.
Çünkü bilinçaltımız TOTE modeline göre işliyor.
Test/ Trigger (Başlat)
Operate (Çalıştır)
Test (Test et)
Exit (Çık, bitir)
Ama tek başımıza farketmemiz hem zaman alıyor hem de biraz zor oluyor açıkcası. Bu yüzden insanlar destek isteyerek bir uzmandan yardım alıyorlar. Daha hızlı karar verebilmek için.
Hayat ALES gibi demiştim bir yazımda, zamanımız olsa tüm soruları çözebiliriz de, zaman kısıtlı.
Herkesin çözümü farklı olabilir ama sanırım en zor ve karmaşık süreçten değil de en kolay adımdan başlamak gerekli.
Girdiğiniz sınavları hatırlayın lütfen önce en iyi ve size basit gelen sorudan mı, yoksa en zorlandığınız sorudan mı başlıyordunuz?
Neden?
Zaman kaybetmemek için değil mi?
Peki gündelik hayatımızda neden unutuyoruz bunu? Hayat mantıksızken mantıklı davranmaya çalışmak bizleri anlam veremediğimiz bir kaosa sürüklemiyor mu çoğu zaman?
Kendimizi imkansız to-do lara endeksli bir hayata hapsetmeyelim lütfen. Ufak başarılara da ihtiyacımız var değişmek için. Vazgeçmemek için. Ertelememek için.
People often say that motivation doesn't last. Well, neither does bathing - that's why we recommend it daily. - Zig Ziglar
Aslında her bir adımı attığımızda bir şeyi başardığımızda o güzel beynimizde dopamin hormonu bu başarının sonucu olarak salgılanmaya başlıyor ve bizi motive ediyor.
"Molecules of the protein myosin drag a ball of endorphins along an active filament into the inner part of the brain's parietal cortex, which produces feelings of happiness."
İşte size mutluluğun resmi:
Çaba gösterdikçe, o ilk şaşkınlık ve değişime karşı göstereceğimiz bilindik tepkilerin ardından oluşan canlılık hissi hoşumuza gidebilir. O rahatlama hissi. Başarmış olma hissi. O yüzden ufak da olsa yarım kalan işlerimizi, masamızı, zihnimizi, şu to-do listemizi bir temizleyelim mi ne dersiniz?
Ve ne olur ne kadar irrasyonel ve küçük de olsa tüm adımlarınızı, yarım kalan şeylerinizin bir listesini yapalım. Üzerilerini çizmeye şimdiden başlayın. Gerçekten hafiflemek ve ilerlemek isterseniz tabii ki.
"By recording your dreams and goals on paper, you set in motion the process of becoming the person you most want to be. Put your future in good hands : YOUR OWN!" - Mark Victor Hansen
Zeigarnik Etkisinin bize öğrettiği en önemli şey aslında şu: Erteleme huyumuzu alt etmek istiyorsak, o da bir yerden, herhangi bir yerden başlamak.
Seçim sizin...
Kendiniz için en uygunu seçeceğinize inanıyorum:)
Sevgilerimle,
Gizem
PS: Biz hiç bilmesek de bu yazıyı okumaya ihtiyacı olan ve desteğe ihtiyacı olan tanıdıklarımız, hatta tanımadıklarımız olabilir. Paylaşarak bir farkındalık yaratabiliriz birlikte. Ne dersiniz?
Paylaştığınız ve değer verdiğiniz için çok teşekkür ederim:)
Comentarios